Gebelikte Yüksek Tansiyon
Sağlıklı hamileliklerde, bebeğin gelişimini sürdürülebilmesi için yeterli oksijen ve besini almak zorundadır. Ancak yüksek kan basıncı sorunlarında bu durum sekteye uğrayabilmektedir. Bu durumda da plasentaya giden kan akışı azalır ve bebeğe yeterli oksijen, besin gidemez.Hamilelikte yüksek tansiyon, oldukça ciddiye alınması gereken bir sorundur. Bu anne adayları doktor kontrolünde olmalıdır.
Hipertansiyon gebelikte nasıl anlaşılır?
Hamilelik dönemi, vücut dengesinin yeniden kurulduğu bir süreçtir. Bu dönemde fazla kan; damarların gevşemesine yol açar. Bundan sonra da nabız sayısı artar. Bu dönemde ise yani gebelik sürecinde ise bu değişimler sonu tansiyon düşük olsa bile herhangi bir soruna mahal vermemektedir.Hamilelik döneminde vücudun tüm yaşamsal organları yani kalp, böbrek, karaciğer vücudun hamileliği rahatça sürdürebilmesi için ortak çalışmaktadır. Ancak yüksek tansiyon sorunu, bu ortaklığı bozabilmekte ve çeşitli problemlere yol açabilmektedir. Yüksek tansiyon sorunu gebeliklerin %10’unda görülmektedir. Özellikle de anne adayları, gebelikten önce de bazı hastalıklara sahipse ve bu hastalıklar aşağıda belirtiler hastalıklarsa, gebelikte yüksek tansiyon riski artmaktadır. Bu hastalıklar:
- Böbrek hastalıkları,
- Şeker hastalığı,
- Damarsal hastalıklar,
- Lupus hastalığı.
Gebelikte yüksek tansiyon, hamileliğin ilk 20 haftasında tespit edilmektedir. Bu sorun çoğunlukla kronik hipertansiyon olarak ifade edilmektedir. Gebeliğin ilerlemesiyle; idrarda protein atılması, el ve yüzde şişme (ödem), nöbetler (konvulzüyon) görülmesi söz konusu olabilir. Bu durum; preeklampsi olarak adlandırılır. Oldukça ciddi bir sorundur. Tedavinin yapılmaması ve gerekli önlemlerin alınmaması hayati problemlere yol açabilir.
Kimler risk altındadır?
- İlk gebeliği olan anneler,
- Ailesel öyküde yüksek tansiyonun varlığı,
- Şeker hastalığı,
- Kronik böbrek hastalığı,
- Çoğul gebelik,
- Bebeğin fazla amnion sıvısı içinde olması (polihidramnios),
- Bazı genetik hastalıklı bebeklerin varlığı (Trisomi 13),
- Anne yaşının 20’nin altı ya da 35’in üstünde olması,
- Beslenme bozuklukları, kansızlık, obezite,
- Üzüm gebeliği (molar gebelik),
- Daha önceki gebeliklerde preeklampsi – eklampsi öyküsü olanlar.
Gebeliğin 2. Yarısı daha tehlikeli!
Hamilelikten önce de kronik hipertansiyonu olan anne adayları, gebelik süresince ve gebelikten sonra da bu konuda dikkatli olmalıdır. Kronik hipertansiyon bu sebeple mutlaka kontrol altında tutulmalıdır. Yüksek kan basıncı; kalp yetmezliği ya da kalp krizine sebep olabilmektedir. Gebelikte bu sorunun ortaya çıkması ise bebeğin gelişimini olumsuz etkileyebilmektedir.Yüksek tansiyonun hamileliğin 2. Yarısında meydana gelmesi ise doğumdan sonra bu sorunun ortadan kalkacağına işaret etmektedir. Ancak bu süreçte sık sık doktor kontrolüne gitmek gerekmektedir.Gebeliğin 2. Yarısında ortaya çıkan yüksek tansiyon; hamileliğin normal dışı seyretmesine sebep olabilmektedir. Yüksek tansiyon, vücudun tüm organlarını etkileyebilen bir sorun olduğu unutulmamalıdır. Böbrekler üzerinde ciddi oranda strese yol açarak;
- Annenin idrarından protein atılmasına,
- Baş ağrısına,
- Görme sorunlarına,
- Hızlı kilo alımına,
- El ve yüzde ödemlere sebep olabilmektedir.
Bebeğin dünyaya gelmesinden sonra ise bu sorun ortadan kalkmaktadır. Ancak şiddetli yüksek tansiyon hastası annelerde; doğumdan sonra nöbet geçirilmesine yol açan eklampsi meydana gelebilmektedir. Bu sebeple de annelerin doğumdan sonra da kontrol edilmesi gerekmektedir.Bunun dışında yüksek tansiyona bağlı olarak da felç riski meydana gelebilmektedir. Bu sebeple de doğumdan sonra ilaç kullanımı gerekebilmektedir.
Düşük tansiyon sorunu ise:
Hamilelik sürecinde anne adayları her türlü soruna karşı önlem almalıdır. Yüksek tansiyon gibi, düşük tansiyon için de çeşitli tedbirler alınmalıdır.
Tansiyon sorunun belirtileri:
- Karnın üst kısmında ağrı,
- Bulantı,
- Bulanık görme,
- Kusma olarak sayılabilir.
Bu belirtilerin ortaya çıkmasının ardından, anne adayları zaman kaybetmeden bir uzmana başvurmalıdır. Düşük tansiyon da, yüksek tansiyon gibi çeşitli risklere yol açabilmektedir.
Düşük tansiyonun ortaya çıkardığı sorunlar ise:
- Baygınlık,
- Halsizlik,
- Sersemlik,
- Baş dönmesi olarak sayılabilmektedir.
Düşük tansiyonun sebepleri ise:
- Yeterli su içmemek,
- Aşırı sıcak ortama maruz kalmak,
- Uzun süre ayakta kalmak.
Önlem için bol miktar sıvı tüketmek, düzenli egzersiz yapmak, sol tarafa yatmayı tercih etmek, düzenli beslenmek, otururken yavaşça kalmak düşük tansiyonun engellenmesi için oldukça önemlidir.