1 ) Ölü doğum nedir?
Bebeğin doğduğu esnada canlı olduğu, doğumun ardından ise ölmesi durumu bu grubun içerisine girmez. Ölü doğum 20. gebelik haftasının ardından anne karnında ölen bebekler için kullanılmaktadır. Ortalama 200 hamilelikte bir rastlanır. 20 haftadan önce anne karnında ölüm olması durumunda, ölü doğum olarak sınıflandırılmaz ve bunlar direkt olarak düşük grubunun içerisine girer. Dolayısı ile bu durumda küretaj yolu ile rahim içerisi boşaltılır. Bebeğin ölümü, hamileliğin kaçıncı haftası içerisinde gerçekleştiği bilinmiyor ise, ölü bebeğin kilosuna göre ölüm şekli isimlendirilir.
- 500 gramın üzerinde gerçekleşen ölümlere ölü doğum,
- 500 gramın altında gerçekleşen ölümlere ise düşük denir.
2 ) Ölü doğumun sebepleri nelerdir?
- Hamilelik esnasında geçirilen (perinatal) enfeksiyonlar (Kızamıkçık, CMV, Toxo v.b)
- Preeklampsi ve tansiyon yüksekliği
- Hamilelik esnasında kanama olması (plasenta previa)
- Dekolman plasenta (bebeğin eşinin ayrılması)
- Annede diabet (şeker hastalığı) olması
- Annenin yaralanması, kaza geçirmesi, travma
- Sepsis
- İkizden ikize transfüzyon sendromu
- Kordon sarkması, kordon sıkışması veya düğümlenmesi
- Kan uyuşmazlığı (Rh uygunsuzluğu)
- Doğum ile alakalı sorunlar
- Bebekte doğumsal (konjenital) anomalilere rastlanması (Doğumsal kalp hastalıkları gibi)
- Bebekte kromozomal (genetik) anomaliler olması
- Gelişme geriliği
- Erken doğum ve suların zamanından önce gelmesi
- Bunların haricinde, başka çeşitli nedenler ve sebebi bulunamayan ölü doğumlar olabilir.
3 ) Bebeğe bağlı nedenler nelerdir?
Anne karnında ölümlerin yaklaşık % 25 ile % 40’ı, bebek ile alakalı sebeplerden kaynaklanmaktadır. Bunlar içerisinde en ağırlıklı yeri doğumsal yapısal anormallikler alır. Bütün rahim içi ölümlerin ortalama % 30’u, bu anormallikler sebebi ile gerçekleşmektedir. Bunların içerisinde kalp anormallikleri (kalp kapakçığı darlığı vb.) ve beyindeki anormallikler (beyinde sıvı toplanması vb.) en önemli olanlarıdır.
Aynı zamanda, spina bifida olarak ifade edilen ve bebeğin sırtında omurga üzerinde kapanmadan kalan bir delikten omuriliğin bir bölümünün dışarı fıtıklaşması olarak özetlenebilecek durum da bebeğin anne karnında ölmesine sebep olabilmektedir. Bunun oluşum riskini en aza indirebilmek amacı ile hamile kalmadan 3 ay önce başlamak üzere, günde 400 mikrogram folik asit tabletinin alınması tavsiye edilmektedir. Bu yapısal bozuklukların büyük bir kısmı, hamileliğin 20. haftasında uygulanan detaylı ultrason ile ortaya çıkmaktadır.
Kromozom bozuklukları ile alakalı olan sendromlar da, ölüme sebep olmaktadır. Bunların içerisinde en fazla rastlananı Down Sendromu’dur (mongol çocuk). Bunun tanısı hamileliğin 11. İle 14. haftaları arasında anne adayından alınan bir kan testi ve ultrasonda ense kalınlığı ölçümü ile kesinlik kazanbilir. Bu testler neticesinde riski artmış olan kadınlara amniyosentez (bebeğin etrafında bulunan sıvıdan örnek alımı) tavsiye edilmektedir.
Bebek ile alaklı olan sebeplerden bir başkası ise, bebeğin rahim içerisinde bir enfeksiyon geçirmesidir. Bunların içerisinde frengi gibi cinsel yol ile bulaşan hastalıkların yanı sıra kızamıkçık, CMV, parvovirüs, varicella ve listeria sayılabilir. Bunlar tüm ölü doğumların % 6’sından sorumludurlar.
4 ) Plasentaya bağlı nedenler nelerdir?
Plasenta ile alakalı sebepler, karın içinde bebek ölümlerinin % 25 ile %35’ini oluştırmaktadırlar. Plasenta (halk arasında bebeğin eşi) bebeğin anneden gelen kan akımına aracılık eden ve rahim duvarına yapışmış bulunan bir yapıdır. Bir ucundan da kordon (göbek bağı) çıkar ve bebeğin göbeğine bağlanır. Çeşitli durumlarda plasenta doğum gerçekleşmeden önce, yapıştığı rahim duvarından ayrılabilir. Bu durum daha çok yüksek tansiyon ve pre-eklampsi (hamilelik zehirlenmesi) durumlarında meydana gelmektedir. Plasentanın bebekten erken ayrılması halinde, bebeğe giden kan akımı azalır ve bunun neticesinde bebek kaybedilebilir. Bütün rahim içi bebek ölümlerinin yaklaşık % 14’ü bununla alakalıdır.
Plasentayı ve bebeği çevreleyen zarların enfeksyonu da, bebeğe kan götüren damarların zedelenmesine sebep olarak, bebek ölümlerine neden olmaktadır. Plasentada bulunan damarların fiziksel travma sebebi ile kanaması bir başka ölüm sebebidir. Anne karnına alınan şiddetli darbeler veya karın üzerine şiddetli düşmeler bu tür plasental kanamaları başlatarak ciddi riskler doğurabilmektedir.
5 ) Anneye bağlı nedenler
Anne karnında gerçekleşen ölümlerin % 5 ile %10’u, anne ile alakalı sebeplerden dolayı gerçekleşmektedir. Bunlar arasında en önemli olanları, diyabet ve hipertansiyondur. Hamilelik gerçekleşmeden önce diyabeti bulunan ve insülin kullanmak zorunda olan anne adayları, muhakkak kan şekerleri iyi düzenlenmiş bir şekilde hamile kalmalıdırlar. Hamilelik dönemi boyunca da, kullanılmak zorunda olan insülin dozları, hamileliğin artan gereksinimlerine göre çok iyi bir şekilde düzenlenmelidir.
Hamileliğin meydana getirdiği bir diyabet türü de vardır. Bunun teşhisini yapabilmek amacı ile hamileliğin 26. İle 28. Haftalarında anne adayına şeker yükleme testi yapılmalıdır. Test neticesinde hamilelikten kaynaklanan diyabeti görünen anne adayları ise, öncelikle diyet ve ihtiyaç duyulması halinde ilaç ile normal kan şekeri seviyelerine getirilmelidirler.
Anneden kaynaklanan bir başka sebep ise, Antifosfolipid Sendromu’dur. Bu sendromda anne adayının plasentasında bulunan damarların içerisinde küçük pıhtılar oluşmakta ve damar tıkanıklığını meydana getirerek, bebeğin kan akımını engellemektedir. Bu sendromun temelinde bulunan sebep ise, kadının kendi hücrelerine karşı sebepsiz bir şekilde ürettiği antikorlar yani savaşçı hücrelerdir. Bu antikorlar, plasenta damar zedelenmesine ve pıhtı oluşumuna sebep olurlar. Bu kadınlarda aspirin ve diğer kan sulandırıcı ilaçlar kullanılması düşünülmelidir.
6 ) Kordon dolanması
Kordon dolanması öyle anormal bir durum değildir. İster normal, ister sezaryen yöntem ile olsun, bütün doğumlarda karşılaşılan bir durumdur. Daha çok kordonu uzun olan bebekler, bu şekilde dünyaya gelmektedir. Göbek kordonu, yaklaşık 80 cm civarında olur. Kordonun bir ucu bebeğin göbeğine bağlıdır, diğer ucu ise plasentaya. Kısacası halk arasında “bebeğin eşi” olarak bilinen ama aslında annenin rahmine yapışmış şekilde duran damarlar yumağına bağlıdır.
Annenin kanı, rahim aracılığı ile plasentaya geçer. Plasentadan da, kordon aracılığı ile bebeğe aktarılır. Kordon, anne ile bebek arasında bulunan kan akımını gerçekleştirir. Çok önemli bir görevi vardır. Kordon ne kadar uzun olursa, dolanma riski de o kadar fazla olur. Uzunluğu 100 cm’ye kadar olan kordonlar normal olarak kabul edilmektedir. 100 cm’den uzun olanlar “çok uzun ve riskli” şeklinde kabul edilir.
7 ) Ölü doğumla ilgili risk faktörleri nelerdir?
Erken hamileliklerde, özellikle ilk 3 ayda daha önceden mevcut olan bulantı, halsizlik vs, gibi belirtilerin bir anda ortadan kaybolması, uyarıcı olabilir.
4 aydan büyük olan hamileliklerde, anne, karnında bulunan bebeğin hareketlerinin çok azaldığını veya durduğunu hisseder. Normal günlük alıştığı bebeğin hareketlerinde değişiklik görülür. Anne adaylarının, doktora başvuru nedeni özellikle budur. Daha önceden yapılan ilk işlem ultrasonografi de anne karnını kontrol ederek, bebeğin durumuna bakmaktır.
Eğer bebek ölmüş ise, ne zamandan beri anne karnında ölü olduğu çok önemlidir. Ölü bebek anneyi zehirleyebilir. Böyle bir durumda, anne kanı damar içinde dolaşırken pıhtılaştırmaya başlar ve kanda bulunan çeşitli ve lazım olan maddeleri harcayarak tüketir. Anne ölüm oranı bu durumlarda fazlası ile yüksektir.
Ölü bebek ile karşılaşıldığında, acil bir şekilde ihtiyaç duyulan bütün testler tek tek yapılmalı, özellikle kan pıhtılaşma faktörleri incelenerek hamilelik sonlandırılmalıdır.
8 ) Bebeğin anne karnında ölümü engellenebilir mi?
Bu soruya verilecek cevap her zaman için evet olmaz. Tehlikeli olan hamilelikleri, daha yakın kontrol edip bebeği tam olarak bozulmadan ve canlı iken doğurtarak bu ölüm oranı azaltılabilir. Hastanelerde bulunan yeni doğan ve prematüre servislerinde gittikçe artan oranlarda teknoloji kullanılmakta ve bebekleri hayata bağlama oranları, her geçen gün daha fazla yükselmektedir.
Hamilelik dönemi içerisinde yapılması gereken düzenli takip ve kontroller, bebeğin sağlıklı doğması bakımından fazlası ile önem taşır. İhtiyaç duyulan testler ve ultrasononografik takipler, belli bir standartta olmalı ve kesinlikle ihmal edilmemelidir. Tehlikeli olan hamileliklerde takip aralıkları daha da kısaltılmalı ve gerekirse hastane takibine alınmalıdır. Hastane takibinde sürekli yapılan kontroller altında bile bebek anne karnında kaybedilebilir. Bu kayıpların sebepleri ise incelenmelidir.
Merhaba, \r\nBen sle ve antifosfolipid sendromu hastasiyim. Ayrica mtfhr 1298 ve fibrojrn homozigot ile pai , ace heterezigot gen mutasyonlarim var. Herhango bir organ tutulumu diabet, tansiyon sorunum yok. Hamilelikten önce coraspin 100 ve 4. Haftadan itibaren clexane 4000 kullandim. Kilom en son 87 idi. Fakat 25. Haftada bebegimin kalp atislari durdu. Normal yolla ölü dogum yaptim. 4 gün boyunca bebek hareketlerinde azalma vardi. Son gün ölmüs. Simdi baska doktora gidiyorum. 5 ay gecti . Rahim damarlarimda yuksek direnc mevcuttu sonradan duzeldi mi bilemiyorum. Dr.lar bilgilendirmemisti bu konuda. Ben bu sebepten kaybetmis oldugumu saniyorum. Simdiki doktorum bu direncin pihtilasma nedeni ile oldugunu ve gebelikten önce igneye baslayip gunde iki kez kullanacagimi söylüyor. Coraspin ile beraber. Merak ettigim gercekten bu direnc pihtilasma yuzunden mi yoksa benim damarlarim esnek degil gibi sorunlar mi var ki yeterli derecede genislemedi gebelikte. Igneyi arttirinca biraz daha ileriki haftalari görmem mümkün mü yani sorun sadece pihtilasma degil ise tekrar gebeligi düsünmek istemiyorum ayni travmayi yasamak cok zor olacak benim icin doktorlarim sen bunlari düsünme falan diyor ama ben tatmin olamiyorum aldigim cevaplar ile bu damarlar neden genislemez ki? Uzun yazdim tesekkur ediyorum simdiden.
Iyi akşamlar hocam 12+2 haftalıkken kırmızı renk kanama oldu daha sonra kahverengi akıntıya dönüştü ertesi gün doktora gittim iğne verdi 2 gün sonra kesildi fakat 13 haftayı girdim kanama kahverengi olarak tekrarladı ve akıntı da var birde uzun zamandır regl ağrısı gibi karnımda ağrım var halada devam ediyor böyle olması normal mi
Iyi gunler hocam ben 31 haftalik hamileyim gecen hfta doktora gittigimde suyu 5cm olmus gelisimide 28 haftalik gerilemis diye yatis yaptilar.Simdi taburcu oldum haftalik kontrol istedi her hafta gitmem zor olacak bir sikinti olurmu
Merhaba, 35 yaşındayken 20. Haftada bebeğimin kalbi durdu. Zorlu bir normal doğum yaşadım. Aradan 2 yıl geçti. Harika bir hamilelik geçirdim. Fakat doğuma 10 gün kala bebeğimin tekmelerini hissetmedim. Gittiğimizde bebeğimiz yine ölmüştü. Kalp atışları yoktu. Çok zorlu bir normal doğumdan sonra aradan yine 2 yıl geçti. Tekrar hamileyim. Ne yapmalıyım? Nasıl korunmalıyım? Bebeğin Tekmesini saymak nasıl oluyor? (Her 2 bebeğimden ilkini Prof. Atıl Yüksel 2. Prof Recep Has 5. Ayda muayene etti. Her şey harikaydı. Tüm genetik testler yapıldı bende kanda pıhtılaşma olasılığı yazıyor fakat sonuç Negatif!! Hematolog Prof. Burhan Ferhanoğlu ölü Doğum ile kanda pıhtılaşma arasında bir bağ Yok bu kanıtlandı üstelik sendeki sonuç negatif, sende böyle bir şey bile Yok dedi. Bebeklerime plesenta ve göbek bağı için biyopsi yapıldı. Bebeklerimde hiç bir problem yoktu. Şimdi çok korkuyorum. Kilom fazla fakat tansiyonum hep 5/9 şekerim yok son derece sağlıklı besleniyorum. Bacaklarımda ufacık bir şişme ödem bile olmamıştı. Dr. Um şaşkın hepimiz yıkıldık. Yardım edin lütfen.
Aşırı stresten dolayı ölü ya da düşük doğum gerçekleşir mi?
Surekli morel bozuklugundan stresten uzuntuden bebegime birsey olurmu ?
Merhaba iyi günler bnm bebeğim 3 aylıkken karnimda öldü aldirmak zorunda kaldım şimdi bir sene geçti ve tekrar denemeye korkuyorum sizce bir daha ölmememesi için ne yapmam lazım hangi tedavileri öneriyorsunuz.