Her Gün Ağırlık Kaldıran Kadınların Doğurganlığı Olumsuz Yönde Etkilenebilir
Fiziksel olarak iş yerinde ağırlık kaldıran kadınların doğurganlığı olumsuz yönde etkilenebilir. Harvard T.H. Chan Halk Sağlığı Okulu’na göre ağır çalışma koşullarına sahip bir kadının gebe kalma kabiliyeti düşebilir.
T.H. Çevre Sağlığı Bölümü’nde araştırma görevlisi olan Lidia Minguez-Alarcon, Boston’daki araştırmanın baş yazarıydı ve diğer araştırmacıların yanı sıra Beslenme Bölümü’ndeki araştırma görevlisi Audrey Gaskins ile birlikte çalıştı. Çalışma, Meslek ve Çevre Tıbbı Dergisi’nde yayınlandı.
Minguez-Alarcon, “Gebelik planlayan kadınların, uzun vardiyalarda çalışmasının ve ağır kaldırmasının üreme sağlığı üzerindeki olası olumsuz etkilerinin farkında olması gerektiğini” belirtti.
Önceki çalışmalar, mesleğe ve doğurganlığa ilişkin faktörler arasında bir ilişki bulmuştur. Bu faktörlerin, kadınların gebe kalma süreleri ve hamileliklerinin son zamanlarına kadar yaşayabilecekleri komplikasyonlar da dahil olmak üzere, genel sonuçlara etkisi olduğu belirtilmiştir.
Bununla birlikte, bu çalışmalar yumurtalık fonksiyonu ve üreme hormonları düzeyleri gibi doğurganlığın biyobelirteçlerini ölçmemiştir. Araştırmacılar, yeni yaptıkları çalışmanın, işyerindeki olumsuz faktörlerin, bir kadının bebek sahip olmadaki biyolojik kapasitesini etkileyip etkilemediğini değerlendiren ilk çalışmalardan biri olduğunu söylüyorlar.
Mesleki Etkenlerin Kadınların Doğurganlığına Etkisi
Yeni araştırma, doğurganlık sorunları için tedaviye ihtiyaç duyan kadınlara odaklandı. Bu yöneliş, araştırmacıların doğal olarak gebe kalmaya çalışan kadınlarda daha önce ölçülmeyen, doğurganlık biyobelirteçlerini ölçmelerine neden oldu.
Minguez-Alarcon ve meslektaşları, Massachusetts Genel Hastanesinde kısırlık tedavisi gören 473 kadında “yumurtalık rezervi” göstergelerini incelediler. Yumurtalık rezervi, bir kadının yükselen ve azalan doğurganlığını temsil eden, kalan yumurta miktarı ve folikül uyarıcı hormonun (FSH) seviyesidir.
Ek olarak, ekip en az bir kez tüp bebek denemesi yaşamış kadınların 313’ünde “yumurtalık yanıtı” gözlemlemiştir. Yumurtalık yanıtı, sağlıklı embriyolara dönüşebilen olgun yumurtaların sayısıdır.
Kadınlara işlerinin fiziksel zorlukları ve çalışma çizelgeleri hakkında sorular sorulmuş ve araştırmacılar bu faktörler ile yumurtalık rezervinin ve yumurtalık yanıtının biyobelirteçleri arasındaki ilişkileri analiz etmişlerdir. Kadınların boş zamanlarında yaptıkları fiziksel ve otururken yaptıkları aktiviteler hakkında sorular sorulmuştur.
On kadından dördü ağır çalışma şartlarının bir parçası olarak düzenli olarak ağır kaldırmak zorunda kaldıklarını belirtmiştir. Kadınların 4’te 1’i işlerinin orta derecede fiziksel zorlukta olduğunu belirtmiştir. Kadınların yaklaşık % 91’i düzenli gündüz mesai saatlerinde çalışmaktadır.
Kadınlar aynı zamanda, çevresel ve diyet faktörlerinin doğurganlığı nasıl etkilediğini araştırmaya devam eden EARTH çalışmasının bir parçasıydı ve ortalama 35 yaşında ve yine ortalama olarak vücut kitle indeksleri 23’tü.
Bulgular, düzenli olarak ağır nesneler kaldırılmasının FSH seviyeleri üzerinde hiçbir etkisi olmadığını göstermiştir. Ancak, nadiren ağır yükler kaldıran kadınlarla karşılaştırıldığında, fiziksel olarak zorlu işlerde çalışan kadınların daha düşük yumurta rezervleri vardı.
Ortalama olarak, uzun vardiyalarda çalışan kadınların olgun yumurtaları, normal saatlerde çalışan kadınlardan daha az bulundu. Dahası, akşamları ve gece vardiyalı çalışan kadınların da olgun yumurta sayısı azdı. Araştırmacılar, gece ve gündüz vardiyalarının iç vücut saatinin bozulması nedeniyle olgun yumurta sayısını etkilediğini öne sürüyorlar.
Tüp bebek tedavisi gören kadınlar arasında, fiziksel olarak zor iş yapan kadınlar, iş yerinde ağır kaldırmayan kadınlara göre % 8,8 daha düşük yumurta rezervine ve % 14,1 daha az olgun yumurtaya sahipti.
“Çalışma, ağır iş yükünün ve düzenli olmayan vardiyaların, yumurtalık yaşlanmasını hızlandırmaktan ziyade, yumurtalıkları olumsuz etkileyebileceğini gösteren ilk çalışmadır. Ancak, yumurta üretimi ve kalitesinin iyileştirilip iyileştirilemeyeceğini belirlemek için gelecekte de çalışmalar yapılmasına ihtiyaç vardır.”