Anne adayları hamile olduklarını öğrendikleri andan itibaren çok büyük bir mutluluk ve heyecan içine girerler. Özellikle de planlı bir gebelik ya da çok uzun süre çocuk sahibi olmak isteyişin ardından elde edilen gebelikler anne ve baba adaylarına çok büyük mutluluk verir, gebelikte her şeyin yolunda gitmesi için de ekstra çaba gösterilir. Kadınlar gebe olduğunu öğrendikten sonra mutluluktan başı dönerken bir yandan da doğumla ilgili kaygılar başlar. Hatta doğum yaklaştıkça pek çok kadının doğuma dair soru işaretleri ve stresi artar.
Önceleri hamile kalmak isteyen, bunun için çaba gösteren kadın, gebe olduğunu öğrendiğinde hamileliğini nasıl daha sağlıklı bir şekilde geçirebileceği ile kafa yorar. Ancak gebeliğin son haftalarına gelindiğinde ise bu kaygılar yerini doğumun nasıl olacağı, doğumda her şeyin yolunda gidip gitmeyeceği ve özellikle de doğumun şekli konularında ciddi endişeler hissedilir. Tüm gebelik boyunca yaşanan ya da yaşanması muhtemel olan aksilikler bir yana, özellikle doğumun şekli ve zamanı hakkında aile üyelerinin ve yakın arkadaşların kötü hikayeleri kadının kafasını çok fazla karıştırır.
Gebelik sürecine bir açıklık getirmek gerekirse; insanlarda gebelik normal şartlar altında 285 gün, yani 42 hafta sürmektedir. Çoğu zaman kadının gebe kalma tarihine dair yaptığı hesaplama ile doktorun yaptığı gebelik haftası hesabı birbirini tutmaz. Zira doktorlar, kadının yaşadığı en son adet kanamasının ilk gününü kullanarak gebelik haftasını ve doğum zamanını hesaplar. Bu sebeple de kadınların ilişkiye girdiği ve gebe kaldığı tarihe göre bebek 2 hafta küçük hesaplanmış olur. Bunlar bir yana sonuç olarak doktorun verdiği tarih ile 9 ay 10 günü hesaplayan kadının doğum tarihi aynı günlere denk gelmektedir.
Gebeliğin son haftalarında bebeğin genel durumu
Nasıl ki, gebeliğin ilk haftaları bebeğin gelişimi ve gebeliğin devamı için çok önemliyse, gebeliğin son haftaları da bebek için çok önemlidir. Unutulmamalıdır ki gebeliğin son haftalarında, hatta son günlerinde de bebek dünyaya gelmeden önceki son hazırlıklarını yapar, bu süreç bebeğin karaciğer, beyin, barsak gibi iç organlarının ve özellikle de ciğerlerinin gelişimi için çok büyük önem arz eder.
Doğum 40. haftadan sonra
Yukarıda da bahsedildiği üzere normal şartlar altında gebelik süreci 9 ay 10 gün, yani 42 hafta kadar sürmektedir. Ancak gebeliklerin 40. haftasına kadar bebeklerin büyük çoğunluğu doğmaktadır. Gebeliklerin sadece % 20-30 kadarında bebek 40. haftadan sonra doğar. 41. haftadan sonra doğan bebek oranı ise tüm gebelikler içinde yaklaşık % 10 civarındadır. Bir de doğumun 42. haftadan sonraya kalma olasılığı ise % 1-2 civarındadır ve hem bebek hem de anne adayı için sakıncalı olabileceğinden doktorlar bu sürenin aşılmasına izin vermezler.
Hamilelik süreci geçip giderken özellikle de ilk bebeklerini kucaklarına alacak olan çiftlerde doğumun nasıl gerçekleşeceği, normal doğum mu yoksa sezaryen mi olacağı hususu da hem merak edilir hem de bu konuda çokça araştırma yapılır.
Aslında her ne kadar bu soru tüm anne ve baba adaylarının aklını sıkça kurcalasa bile sorunun yanıtı genellikle son aya kadar, hatta birçok durumda son ana kadar bilinemez. Şöyle ki düzenli olarak kontrollerin yapıldığı, doktor tarafından herhangi bir sıkıntının tespit edilmediği gebelik vakalarının çoğunluğu normal doğum ile sonuçlanırken, yine aynı şekilde her şeyin normal seyrettiği birçok gebelikte son anda yaşanacak bir aksilik sonucunda sezaryen ile doğuma sebep olabiliyor.
Doğum şekline nasıl karar verilir?
Her anne adayı gebelik süresi boyunca doğum şekillerine dair pek çok şey duyar ve kafası da çokça karışır. Ancak bu konuda altı çizilmesi gereken husus; doğumun şekline anne adayı, bebek ve doktorun birlikte karar vermesi gerekliliğidir. Şöyle ki; gebelik ilerledikçe bebeğin duruş şekli değişmektedir. Gebeliğin 7. ve 8. ayları civarında ters olan bebeklerin % 95’i normal duruşa, yani baş duruşuna geçer. Bu sebeple de son haftalara kadar bebeğin ters durmasına takılmamak gerekiyor. Zaten doğum yaklaştıkça ve zaman ilerledikçe bebek, kendisi için en rahat doğacak duruşu alacaktır.
Gebelikte normal doğumu engelleyebilecek en ciddi sorunlardan birisi plasenta, yani bebeğin eşinin rahim ağzını kapatıyor olması sorunudur. Bu durum her ne kadar çok nadiren görülse de, gebelikte sigara içen kadınlarda daha sık yaşanmaktadır. Bu konuda en doğal olan, kadının fizyolojik yoldan, yani normal şekilde doğumunu yapmasıdır. Pek çok anne adayının endişelendiği ve merak ettiği gibi aslında normal vajinal doğum vajinada genişleme, ilişkide his kaybı, bebekte herhangi bir zarar gibi olumsuz etkiler yapmaz. Hatta normal doğan bebeklerde alerjilerin daha az görüldüğü ve bu bebeklerin daha zeki oldukları da bilinmektedir.
Doktoraları sezaryene yönlendiren sebep genellikle anne adayının sağlık durumundan kaynaklanan sorunlar ve bebeğin duruş bozukluklarıdır. Daha öncesinde 2 kez sezaryen olmuş kadınlara normal doğum önerilmezken, 1 kez sezaryen doğum yapmış olan kadınlar 2 doğum arasında yeterince süre geçtiyse ve doktor bir sakınca görmüyorsa 2. doğumunu normal yapabilirler.
Hangi durumlarda normal doğum mümkün değildir?
Aslında geçmişi insanlık tarihi kadar eski olan normal doğum, hem bebek için hem de anne adayı için tercih edilmesi daha avantajlı olan en doğal doğum seçeneğidir. Öyle ki, anneler doğumdan 2 saat sonrasında ayağa kalkabilirler.
Oysaki sezaryende her şey çok daha zor olacaktır. Normal doğumun sağladığı avantajlar dolayısıyla beklenmeyen ve sağlık açısından sakıncalı bir durum olmadığı sürece, gebeliği takip eden doktorun uygun gördüğü tüm durumlarda normal doğumun tercih edilmelidir. Ancak yine de doğum başlayana kadar herhangi bir doğum şekli konusunda ısrar edilmemelidir. Son ana kadar normal doğum tahmin edilse de bazı durumlarda sezaryen zorunlu hale gelebilmektedir.
Mesela; doğum anında bebeğin kalp atışlarında bir farklılık gözlenmesi veya bebeğin doğum kanalında ilerlemede güçlük çektiğinin görülmesi sezaryen doğumu gerektirebilir. Ayrıca bebeğin kilosu, annenin tansiyon ve nabız değerleri bebek ve annenin genel sağlık durumları göz önünde bulundurularak doğum şekli her an değişebilir.
Hangi durumlarda sezaryen tercih edilir?
Son 10, belki de 15 yıldır popüler bir uygulama haline gelen sezaryen, hamileliğin doğal yollarla değil cerrahi bir müdahaleyle sonlandırıldığı bir ameliyat çeşididir. Anne adayının doğumdan önce rahim ameliyatı geçirmiş olması durumunda, her zaman olmamakla birlikte genellikle ikiz ve üçüz bebek doğumlarında, bebeğin suyunun az olduğu, bebeğin normal kilonun üstünde olduğu, bebeğin ters geldiği durumlarda, kordon bağının düğümlenmesi sorununda sezaryen kararı önceden verilebilir ve hazırlıklar ona göre yapılır. Bu durumda önemli olan doktor kontrollerinin düzenli olarak yapılması, bebeğin gelişimi ve annenin sağlık durumunun sürekli olarak kontrol edilmesidir.
Doğum şekli ne zaman belirlenebilir?
Uzmanlara göre çoğu kez doğum anına kadar doğumun sezaryen ile mi yoksa normal doğum şeklinde mi olacağı bilinemez. Fakat bebeğin ve anne adayının durumlarının stabil olduğu varsayılan durumlar için önceden bir doğum seçeneği belirlenebilir. Bu bağlamda hamileliğinin, 37., 38.,39., ve 40. haftalarında düzenli olarak kontrolle giden bir anne adayında, bebeğin kilosuna, kilosunun artış grafiğine, pozisyonuna ve annenin sağlık durumuna bakılarak, tahmini olarak bir doğum şekli kararı verilebilir.