Birleşik Krallık’taki araştırmacılar, daha önce düşük geçmişi olan kadınlara uygulanan progesteron tedavilerinin fark yaratabileceğini söylüyor.
Önceki yıllarda yapılan araştırmalar, progesteron tedavisi gören gebe kadınların düşük oranlarında ölçülebilir bir artış yaşanmadığı sonucuna varmıştı.
Uzmanlar henüz progesteron takviyesinin daha önce düşük öyküsü bulunan kadınlar için standart bir prosedür haline gelip gelmemesi konusunda görüş birliğine varmış değiller.
Progesteron, insanların yaratılmasında hayati önemi olan bir hormondur.
Kadınların adet döngüsü için çok önemlidir ve gebelik sırasında rahim duvarının korunmasına yardımcı olur.
Progesteron seviyesi düşük olan bir kadın gebe değilse anormal rahim kanamalarına daha yatkındır; hamileyse düşük yapma olasılığı daha yüksektir.
Ancak düşük yapma eğilimi olan kadınlara takviye vermek, tarihsel olarak baktığımızda yaygın olan bir durum değildi.
Şimdilerde tıp dünyasında yapılan yeni araştırmalar bu uygulamanın sağlık sistemleri tarafından standart bir protokol haline getirilmesi tartışılıyor.
Birleşik Krallık Ulusal Sağlık Sistemi (NHS), progesteron takviyelerinin, son gebeliklerinin erken dönemlerinde kanama yaşayan ve düşük öyküsü olan kadınlar için standart bir protokol haline gelmesinin gerekip gerekmediğine yönelik araştırmalar yapıyor.
NHS’deki uzmanlar, progesteron takviyesinin hem uygun maliyetli olduğunu hem de başarılı bir gebelik şansını arttırabileceğini söyleyen ve sayıları gittikçe artan araştırmalardan alıntılar yapıyor.
İngiltere’deki Birmingham Üniversitesi ve Tommy Ulusal Düşük Araştırma Merkezi tarafından yayınlanan bir çalışma, İngiltere sağlık sisteminin progesteron tedavileri ile dünyaya daha fazla bebek getirilmesine yardımcı olabileceğini söylüyor.
Bu artış, hali hazırda önceden üç veya daha fazla düşük yapmış kadınlarda yüzde 15’i bulabilir.
Her ne kadar bu tedavi sağlık hizmetinin devletleştirilmeden sanayi ülkelerine aktarılması mümkün olmasa da araştırmalar, sağlık hizmeti sağlayanların riskli gebeliklerde progesteron tedavisinin nasıl etki ettiğini düşünmelerini etkileyebilir.
Araştırmanın yazarlarından biri olan doktorun açıklamalarına göre gebeliklerin dörtte bir kadarı düşükle sonuçlandığı için bu araştırma, gebeliği risk taşıyan kadınlar için faydalı olabilir. Progesteron takviyelerinin düşük yapma riski yüksek olan gebeliklerin ilk trimesterindeki rolü, tıp literatüründe 60 yılı aşkın bir süredir tartışılıyor. Şimdiye kadar politika yapıcılar, progesteron takviyesi kullanımının sonuçlarda iyileşme sağladığına yönelik olarak kanıta dayalı önerilerde bulunamadılar.
Araştırmadan Elde Edilen Sonuçlar
İngiltere’deki araştırma ekibinin bulguları, PROMISE ve PRISM olarak adlandırılan ve hükümet finansmanı ile yönetilen iki klinik araştırmaya dayanıyor.
PROMISE isimli araştırmaya, Birleşik Krallık ve Hollanda’daki 45 hastanede tekrarlayan düşükler yapan 836 kadın dahil edildi.
Bu araştırmada, kadınların bazılarının progesteron ile tedavi edilmelerinin ardından yüzde 3 ve daha yüksek oranda canlı doğum yaşadığı ancak bu sonuçların kişilere bağlı olarak değişebildiğini gösteren “önemli istatistiksel belirsizlikler” içerdiğini buldular.
PRISM isimli araştırmaya ise toplamda 48 hastanede, gebeliğin erken dönemlerinde kanaması olan yaklaşık 4 bin kadın dahil edildi. Bu araştırma da yaklaşık yüzde 3’lük bir fark olduğunu görmekle birlikte bu fark, istatistiksel olarak önemli görülmedi.
Ancak PRISM araştırmasındaki çalışma grubunun büyük olması sayesinde araştırmacılar, kadınları belli alt gruplara ayırarak daha yakından inceleyebildiler.
Araştırmada progesteron tedavilerinin, daha önce bir ya da daha fazla düşük yapmış kadınlarda canlı doğumun yüzde 5 kadar bir fark yarattığı elde edildi.
Araştırmacılar ayrıca üç ya da daha fazla sayıda düşük yapan kadınlara verilen progesteronun, plasebo verilen kadınlara kıyasla canlı doğum oranlarında yüzde 15’lik bir artış yarattığını buldular.
PRISM araştırmasının etkilerinden bir tanesi ise daha önce düşük riski taşıyan kadınların yüzde 13’üne tedavi uygulanırken şimdi yüzde 75 oranında uygulanması oldu. Daha önce PROMISE araştırmasından elde edilen verilerin kullanıldığı yayında, gebeliğin ilk üç ayında progesteron tedavisinin, tekrarlayan düşük öyküsü olan kadınlarda canlı doğum oranını önemli miktarda arttırdığını göstermediği sonucuna varmıştı.
Uzmanlar tedaviyi değerlendiriyor
Aslında yapılan en son araştırmaların, hormon replasman tedavisi ile ilgili hali hazırda birikmiş olan bilgi yığınının arasına konulması gerektiği hakkında uzmanlar fikir birliğine vardı.
Pek çok doğum uzmanı, tekrarlayan düşükleri bulunan kadınlardan elde edilen anekdot niteliğindeki kanıtlara dayanarak progesteron tedavisi uygulayabiliyor. Bununla birlikte PRISM ve PROMISE araştırmalarının yakın zamanda yapılan analizleri, ilk üç aylık dönemde düşük yapma öyküsü bulunan kadınlara progesteron reçete edilmesi güvenli olabileceğini gösteriyor.
Bu araştırmalar, progesteronun güvenliği ve görece düşük maliyeti göz önüne alındığında tedavide denge bulunmasını sağlayabilir. Bazı uzmanlara göre yeni araştırmalar, eski verileri çürütmüyor ve tedavinin yararlı olabileceğini öne sürüyor.
Bazı uzmanlar ise Birmigham Üniversitesi’nde yapılan araştırmanın, tekrarlayan düşükleri olan kadınlara progesteron tedavisi uygulandığında canlı doğum oranlarında çok yüksek oranların görülmediğini ve bu tedavinin sorgulanabilir olduğunu söylüyor.
Her ne kadar araştırmanın sonuçlarının, doktorları hastalarına bu tedavinin sorgulanabilir faydaları hakkında bilgilendirmek için teşvik etmesi gerekse de tedaviye yönelik önemli dezavantajlar tespit edilemedi.
Gelecek Araştırmalar
Kimi uzmanlara göre yapılan araştırma, gebe kadınlara yardımcı olmak için yapılacak gelecek araştırmaların odaklanabileceği daha spesifik alanlara işaret ediyor.
New York’ta bir hastanede çalışan Dr. Kecia Gaither’ın açıklamalarına göre düşük için progesteron kullanımının, yapılan son araştırmalar dikkate alındığında güçlü ve bilimsel bir mantığı bulunuyor.
Gaither, rahmi kaplayan mukoza zarı olan endometriyumun işlevsizliğini, bu zarın düşük progesteron konsantrasyonlarına maruz kalması ile tanımlıyor. Gaither özellikle progesteron ile tedavi edilen kadınların rahim iç zarından alınan biyopsilerin, hücrelerin çoğalmasını etkileyen Siklin E’nin varlığını gösterdiğini belirtiyor. Bu araştırmalar Siklin E’nin, gebeliğin erken döneminde kanama yaşayan ve birden fazla düşük yaşayan kadınları nasıl etkilediğinin araştırılması için yeni araştırmalara kapı açıyor.
Yapılan araştırmalar, araştırmacıları ve klinisyenleri, tekrarlayan düşükler yaşayan hastaları başarılı bir şekilde tedavi etme konusuna bir adım daha yaklaştırıyor.