Mikroenjeksiyon özellikle şiddetli erkek kısırlıklarında bir devrim niteliğindedir. Sperm sayı yetersizliği olan, spermlerinin hareketliliği az olan ya da sperm şekil bozukluğu olan erkekler için mikroenjeksiyon bir devrim neteliğindedir.
Yardımcı üreme yöntemlerinde, sperm hücrelerinin herhangi bir sebeple kadının yumurtasına ulaşamadığı ya da yumurta zarını geçemediği sorunlarda, mikroenjeksiyon oldukça başarılı bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır.
Mikroenjeksiyon yöntemi geliştirilmeden önce, ciddi erkek kaynaklı kısırlıklarda ilaç tedavileri ve varikosel operasyonları etkin tedavi yöntemleri değildir. Bu yöntemler günümüzde terk edilmeye başlamıştır. Erkek kısırlığı için kullanılan en etkin yöntem mikroenjeksiyon yöntemi olarak kabul edilmiştir.
1. Mikroenjeksiyon nedir?
Mikroenjeksiyon yönteminde ilk olarak yumurta bir tüp aracılığı ile emilmektedir. Ardından sabitleştirilir. Daha sonra ise baba adayından alınan bir sperm örneği ile kadından alınan yumurtanın içerisine oldukça ince bir iğne aracılığı ile mikroskop altında enjekte edilmektedir. Bu sayede döllenme gerçekleşir. Bu uygulama ardından iki gün sonra ise döllenmiş olan yumurta (embriyo) rahim içine transfer edilir. Klasik tüp bebek yönteminden farkı ise, döllenmenin kendiliğinden oluşmasını beklememek. Spermi direkt olarak yumurtanın içine enjekte etmektir.
2. Mikroenjeksiyon yöntemini kimlere uygulanabilir?
Mikroenjeksiyon yöntemi, esas olarak 3 soruna yönelik uygulanır. Bunlar:
- Sperm sayısının yetersiz olması
- Sperm hareketliliğinin az olması
- Sperm şekillerinin (morfoloji) bozuk olması
Mikroenjeksiyon yönteminde döllenme oranı, sperm miktarı ile bağlantılı olmamaktadır. Menide bir- iki adet sperm tespit edilmesi ile bile döllenme gerçekleşebilir. Mikroenjeksiyon yöntemi ile döllenme oranı %75’tir. Mikroenjeksiyon yöntemi ile az sayıda sperm hücresiyle dahi çocuk sahibi olmak mümkündür.
Sperm hücrelerinin hareketliliği yetersizse eğer, gene mikroenjeksiyon yöntemiyle spermlerin yumurta zarını geçmekte yaşadığı zorluklar çözülebilmektedir.
Sperm şekillerinin bozuk olması, erkek kaynaklı bir kısırlık sebebidir. Bu gibi sorunlar tüp bebek yöntemi ile dahi çözülemeyebilir. Döllenme gerçekleşmediği için tüp bebek yönteminde bile çocuk sahibi olmak mümkün olmayabilir.Ancak mikroenjeksiyon yöntemi ile sperm şekilleri, döllenme ve gebelik oranlarında herhangi bir olumsuzluğa neden olmamaktadır.
Mikroenjeksiyon, sperm ya da yumurtaları kalite bakımından düşük olan kısırlık sorunu yaşayan çiftlere uygulanan bir yöntemdir. Sperm doğrudan yumurta içine aktarılır. Bu sayede döllenme müdahale ile oluşturulmuş olur ve ardından da embriyo oluşturulur.
Mikroenjeksion, baba adayından alınan spermin anne adayının yumurtasında sitoplazma (cytoplasma) içine enjekte edildiği için tıp literatüründe “Intra-Cytoplasmatic Sperm Injection” (ICSI) olarak adlandırılır.
3. Mikroenjeksiyon yönteminin ilk uygulanma tarihi nedir?
Mikroenjeksiyon ilk olarak 1992 senesinde Belçika’da uygulamaya sokulmuştur. Kısa sürede ise tüm dünyada kullanılmaya başlamıştır.
Mikroenjeksiyon, erkek kısırlığı için oldukça büyük bir gelişmedir. Bu yöntemle eskiden çocuk sahibi olabilmesi söz konusu edilmeyen hastalar günümüzde bebek sahibi olabilmektedir.
1992 senesinden sonra ise sperm analizinde hiç sperm hücresi tespit edilmeyen yani azospermi sorunu olan erkeklerde, şayet testislerinde (yumurtalık) cerrahi müdahale olan TESE ile hücre tespit edilirse mikroenjeksiyon (ICSI) yöntemi ile bebek sahibi olabilme şansı yakalanabilmektedir.
4.Mikroenjeksion yöntemiyle doğan bebeklerde anomali riski daha mı fazladır?
Bu konu için yapılan tartışmalar halen sürmektedir. fakat mikroenjeksiyon yöntemi ile dünyaya gelen bebeklerde ekstra bir anomali riski söz konusu değildir. Sperm sayısı ciddi oranlarda az olan erkeklerde, şayet genetik yapılarında anomali riski mevcut ise, mikroenjesiyon yöntemi ile bu durumun erkek çocuklarına da taşınabilme riski elbette ki mevcuttur.
Bunun dışında doğumsal olarak baba adayının sperm kanallarının olmaması durumu yani, vaz agenezisi ya da kistik fibrozis ismi verilen bir hastalıkla beraber görülebilir. Genetik aktarımlı olan bu sorun için genetik tarama yaptırmak gerekebilir.
5. (mikroenjeksion) hangi durumlarda uygulanır?
Önceki tüp bebek tedavilerinde döllenme sağlanamamış çiftler,
Önceki tüp bebek denemelerinde döllenme oranı düşük olan çiftler,
TESA/TESE gibi cerrahi müdahalelerle sperm tespiti yapılması gereken hastalar, spermlerinde sayı, şekil, morfolojik gibi sorunlar olan kişilerde, mikroenjeksiyon yöntemine başvurulur.
Günümüzde ülkemizde de dahil olmak üzere bir çok merkez, mikroenjeksiyon yöntemini uygulamaktadır. Bunun sebebi, mikroenjeksiyon yönteminin başarı oranının oldukça fazla olmasıdır.
6. Klasik tüp bebek tedavisi ve mikroenjeksiyon ile tüp bebek tedavisi arasındaki maliyet farkı nedir?
Klasik tüp bebekte de, mikroenjeksiyon yönteminde de neredeyse aynı malzemeler kullanılmaktadır. Ancak maliyeti belirleyen bu yöntemlerin uygulandığı merkezlerdir. Merkezler fiyatlarını, kaliteye, tecrübeye, laboratuvar olanaklarına, kullandıkları ilaçlara ve malzemelere göre belirlerler. Her merkezde bu faktörler değişkenlik gösterdiği için, merkezlerin fiyat aralığı da farklı olmaktadır. Ancak klasik tüp bebek ve mikroenjeksiyon yöntemleri arasında çok fazla bir fark yoktur. Neredeyse aynı maliyetlere sahip yöntemlerdir.