Gebeliğin oluşabilmesi için bir spermin yumurtayı döllemesi, döllenmiş yumurtanın kadının rahmine yerleşmesi, buraya tutunup orada büyümesi gerekiyor. Sperm penisten çıkıyor, vajinaya giriyor ve döllemek için yumurtaya ulaşana kadar üreme yolunda yüzüyor. Ama aslında hiçbir şey o kadar da basit değil. Yani sadece sperm ve yumurta hücresi olması, onların buluşması yetmiyor. Spermin bir yumurtayı dölleyebilmesi için yeterince hareketli, düzgün şekilli olması gerekiyor.
İnsan vücudu, doğurganlık potansiyelini en üst düzeye çıkarmak için binlerce yıldan beri geliştiğinden, sperm hakkındaki bilimsel anlayış da öyle gelişiyor, değişiyor. Fakat bilim, her ne kadar ilerlerse ilerlesin birçok kişi hala oldukça bilimsel olmayan, uzun süredir devam eden sperm mitlerine inanmaya devam ediyor. İşte sperm hakkında en yaygın yanlış inanışlar.
Spermler olimpik sporcular gibi yüzer! Yanlış!
Neredeyse tüm dünyada bilinen ortak hikaye bu şekildedir. 20 – 300 milyon sperm arasında herhangi bir yerde spermler, yumurtaya nüfuz eden şanslı küçük yüzücü olmak için birbirleriyle rekabet halinde yüzer.
İlk olarak, sperm gerçekten çoğunlukla düz bir şekilde yüzmez. Genellikle hareketlilik olarak bilinen sperm hareket kabiliyeti, üç grup halinde sınıflandırılır:
- İlerleyici hareketlilik: Aktif olarak düz çizgi veya büyük daireler içinde hareket eder.
- İlerleyici olmayan hareketlilik: İleri doğru gitmek dışında herhangi bir desen şeklinde hareket eder.
- Hareketsiz kalma: Hiç hareket etmez.
Aeon dergisinde yayınlanan bir makalede, Robert D. Martin spermlerin meni içinde sahip olduğu rotayı “daha zorlu bir askeri engel rotası gibi ” ve daha az standart bir yarış olarak nitelendirdi. O zaman bile, sperm, “bitiş çizgisi” olan kadın rahmine ulaştığından emin olmak için kadın üreme organlarında biraz daha fazla desteğe ihtiyaç duyar. Aslında, motilite, yani sperm hareketliliği çalışmalarının çoğu rahim kasları tarafından yapılır. Spermi fallop tüpleri boyunca, yumurtaya doğru daha hareketli hale getirir, kaslar spermi içeri doğru iter.
Daha yoğun, kalın meni, daha verimli sperm anlamına gelir! Yanlış!
Daha kalın meni, içinde mutlaka daha kalın sperm olduğu anlamına gelmez. Yoğun menide genellikle yüksek bir sperm konsantrasyonu veya çok sayıda düzensiz şekilli sperm var demektir. Bunların güvende kalması için hala dişi üreme sisteminden yardıma ihtiyaçları vardır.
Sperm vajinaya girdiğinde, servikal mukus ile temas eder. Servikal mukus iki şey yapar. Bunlardan birisi spermi korumak, diğeri ise reddetmektir. Spermi vajinanın asitliğinden korur, ayrıca şekli ve motilitesi yumurtaya ulaşmasını engelleyecek spermleri de reddeder.
Kadın üreme sistemi spermlere nasıl yardımcı olur?
- Serviks (rahim ağzı) – vajina ve rahim arasındaki doku ve duvarlar genişler.
- Kriptalar veya serviks bezleri, daha fazla sperm depolamak için sayıca büyür ve boyut olarak artar.
- Serviksin mukus bariyeri incelir. Böylece spermin geçmesi daha kolay hale gelir.
Sperm, serbest bırakıldıktan sonra sadece kısa bir süre yaşar! Yanlış!
Bu her zaman böyle değildir. Bir spermin ömrü, boşalmadan sonra spermin nereye indiğine, bulunduğu ortamın şartlarına bağlı olarak değişir. Boşalmadan sonra vajinaya giren sperm aslında uygun ortamda 5 güne kadar yaşayabilir. Bu, servikal mukus ve servikal kriptaların koruyucu etkilerinden kaynaklanmaktadır. Ancak spermin kuruması için bir risk varsa, temel olarak sperm ölür. Soğuk, kuru cisimlere boşaltılmış sperm birkaç dakika sonra ölebilir, bu tür ortamlarda çok nadiren de olsa 30 dakika kadar yaşayabilir. Sudaki ısı veya kimyasallar nedeniyle sıcak bir banyoda veya jakuzide ise daha kısa sürede ölebilir.
- Spermin yumurtaya ulaşmak için sadece düz gitmesi gerekir! Yanlış!
Boşalmadan sonra bir spermin, yumurtaya olan yolculuğu oldukça uzun ve zordur. Cinsel ilişki sırasında, spermler penisten ayrıldığında, doğrudan rahme yönelmez. Bu süreçte menideki bazı spermler fallop tüplerindeki yumurtalık epitel hücrelerine bağlanır veya döllenme önceliği olan yumurtlamaya kadar kripto denilen küçük odalarda saklanır.
Döllenme yolu: Yumurtaya ulaşmadan önce spermin geçmesi gereken yer.
Vajina: İlk ve en dıştaki kısım.
Serviks (rahim ağzı): Vajinayı rahme bağlayan küçük, silindirik bir kanal.
Rahim: Hamilelik sırasında bir fetüsün büyüdüğü yer.
Fallop tüpleri: Rahmi yumurtalıklara bağlayan, spermin yumurta hücrelerine ve döllenmiş yumurtaların rahme geçmesine izin veren iki tane tüp.
Yumurtalıklar: Fetüs haline gelmek için döllenebilen yumurta hücresi üreten iki tane organ.
Spermler, erkeklerin tüm hayatı boyunca verimli ve sağlıklı kalır! Yanlış!
En eski ve yaygın mitlerden biri; kadınların sınırlı sayıda yumurtaları (doğru) olsa da, erkeklerin ömür boyu sperm üretimi devam etmektedir. Bu, aslında bir yere kadar doğrudur. Şöyle ki; sperm üretimi veya spermatogenez süresiz olarak gerçekleşir. Ancak spermin kalitesi ve motilitesi yaşla birlikte azalır. Yani sperm üretimi olsa da, yukarıda anlatılan tüm süreçleri geçip yumurtayı dölleyebilecek kadar hareketli ve kaliteli sperm ileri yaşlarda bulunamayabiliyor. İzlanda kaynaklı yapılan bir araştırmaya göre; yaşlı erkeklerin çocuklarının genetik mutasyonlar geçirme riski kadınlardakinden neredeyse 4 kat daha hızlıdır, yani çok daha yüksektir. 2017 yılında İsveç’te 1,4 milyon erkekle yapılan bir çalışmada; erkeğin yaşı ve çocuklarının bir genetik mutasyon ile doğması arasında tutarlı bir doğrusal ilişki bulunmuştur.
Külot giymek sperm sayımı için kötüdür! Yanlış!
Sözde; sıkı iç çamaşırlar sperm sayısını azaltırken, gevşek boxer her şeyi sperm üretimi için doğru sıcaklıkta tutar. Ancak bu konuda yapılan çalışmalar birbirinden farklı sonuçlar gösteriyor ve iç çamaşırı seçiminin sperm üzerinde neredeyse hiçbir etkisi olmadığını gösteren sonuçlar da ortaya çıkabiliyor. 2016 yılında iç çamaşırı seçimine dayalı yapılan çalışmadan boxer giyen erkeklerle, külot giyen erkeklerin sperm sayısında bir fark bulunamamıştır.
Ancak 2018 yılında yapılan bir araştırma, boxer giyen erkeklerin külot giyen erkeklerden % 17 oranında daha fazla sayıda sperm bulduğunu tespit etmiştir. Fakat 2018 yılında yapılan çalışmanın yazarları, sonuçlarının, pantolon türü veya kumaşın ne yapıldığı gibi sperm üretimini etkileyen diğer faktörleri hesaba katmadığı konusunda uyarmaktalar. Yani sperm sayısındaki farklılık pantolon veya kumaş türünden de kaynaklanıyor olabilir. şu da unutulmasın ki; testis bölgesinin fazla ısınması durumunda vücut, fazladan sperm üreten folikül uyarıcı hormonu serbest bırakarak ekstra testis ısısını telafi edebilir. Yani boxerlar sadece biraz daha sperm dostudur ve içinde rahat hissedilen iç çamaşırları daha iyi olabilir.
Her sperm sağlıklıdır ve yaşayabilir! Yanlış!
Ne münasebet. Maalesef doğru değil. Çoğu sperm, bir dizi nedenden ötürü asla yumurtayı dölleyemez. Üreme yetisi bakımından “verimli” olarak değerlendirilmek için, spermin % 100’ünün bile hareket etmesi gerekmez, % 40’ı hareketli olduğu sürece üreme yetisinin iyi olduğu söylenebilir. Aynı zamanda % 40’ın hepsi yumurtayı döllemiyor. Spermin şeklinin başarıda çok fazla önemi vardır. Birden fazla kafaya, garip şekilli kuyruklara veya eksik parçalara sahip olmak, spermi dişi üreme yolunda yolculuk için zayıf hale getirebilir. Ayrıca sağlıklı spermler bile her zaman bu rekabet sürecinden başarıyla geçemez. Sperm, yumurta kanalından doğrudan geçebilir ve iç organları çevreleyen interstisyel sıvısına dönüşebilir. Bu doğru, bir sperm tam anlamıyla vücutta yüzebilir, ama her zaman yumurtayı dölleyemez.
Pre-cum (meni öncesi zevk suyu) ile hamile kalınmaz! Yanlış!
Çoğunlukla. Bir erkeğin cinsel ilişki sonrasında boşalma sıvısından önce gelen hafif sıvıya pre-cum adı veriliyor. Biyolojik olarak düşünüldüğünde, “pre-cum” adlı maddenin sperm içermemesi gerekir. Ancak bazen idrara da olduğu gibi, pre-cuma da sperm karışabilir.
Elbette, yeni semende olduğu kadar faza sayıda değildir. 2011 yılında yapılan bir çalışmada; 27 denekten pre-cum örnekleri toplanmış ve incelenmiş, bunların yaklaşık % 37’sinin önemli miktarda sağlıklı, hareketli sperm içerdiği görülmüştür. 2016 yılında yapılan başka bir çalışmada ise 42 erkekten alınan pre-cum örneklerinin en az % 17’sinin aktif, hareketli spermlerle dolu olduğunu bulunmuştur. Bu nedenle doğum kontrolü için dışarı çekme yöntemini kullanıyor olanlarda, bazı spermlerin vajinaya kaçması ve hamileliğe neden olma riski var, ancak düşüktür.
Hamile kalmaya çalışırken daha fazla sperm daha iyidir! Yanlış!
Aslında tam tersidir. Tek bir boşalmada sperm sayısı bakımından yüksek bir semen hacmine sahip olmak iyidir. Ancak geri dönüşlerin azalmaya başladığı bir nokta vardır. Sperm konsantrasyonu ne kadar yüksek olursa, çoklu spermin yumurtayı dölleme olasılığı o kadar yüksektir. Normalde, sadece tek hücreli bir sperm hücresinin bir yumurta hücresini döllemesine izin verilir. Bu da bir embriyonun gelişmesine neden olur.
İlk sperm yumurtanın çevresindeki bir protein tabakasını kırdıktan sonra, bu tabaka daha fazla spermin geçmesini engeller. Ancak çok fazla sperm yumurtaya ulaşırsa, nadir durumlarda iki veya daha fazla sperm bu tabakadan kırılabilir ve yumurtayı dölleyebilir. Buna polispermi denir. Bu tür bir durumda yumurtaya ekstra genetik materyal ileterek, DNA mutasyonları, Down sendromu gibi beyin sorunları veya kalp, omurga ve kafatasındaki potansiyel olarak ölümcül kusurlar için risk artar.
Yukarıdaki bilgi ışığında eğer bir çift, bebek sahibi olmak için tüp bebek tedavisi (IVF) kullanmaya karar verirse bunu aklında bulundurmalıdır. Tüp bebek tedavisi, yumurtaya kaç tane sperm geleceğini sınırlayan birçok üreme fonksiyonunu atlamakta, zaten meninin verimli olması için de milyonlarca spermin olması gerekmemektedir.
Sperm bir protein güç merkezidir! Yanlış!
Bu muhtemelen sürekli konuşulan popüler bir efsanedir. Ancak meniden herhangi bir besinsel fayda görmek için 100’den fazla ejakülat almak gerekir. Spermanın C vitamini, çinko, protein bileşikleri, kolesterol ve sodyum gibi bileşenlerden oluştuğu doğru olsa da, spermin bir kişinin günlük besin değerine katkıda bulunduğunu iddia etmek yanlıştır. Ayrıca bazı insanlar aslında meni ile çok alerjik reaksiyonlara sahiptir. Bu nedenle de yutulması asla önerilmez.
Ananas meninin tadını inanılmaz yapar! Yanlış!
İnsanların semen lezzeti için iyi olduğu söylenen sadece ananasa değil, aynı zamanda hiçbir besine inanmamaları gerekiyor. Burada öğrenilecek ilk şey, vücut sıvılarının çoğunda olduğu gibi meni kokusunun ve tadını genel genetik, diyet ve yaşam tarzından etkilediğidir. Tıpkı herkesin nefesinin farklı kokması gibi, herkesin ağzının kendine özgü bir aroması olması gibi, herkesin vücudundan çıkan sıvıların da farklı kokusu ve tadı vardır. İkincisi ise, hiçbir yiyecek veya sıvı semen kokusunu belirgin bir şekilde değiştiremezken, C vitamini ve B-12 gibi besinler açısından zengin bir diyetin sperm sayısı, morfolojisi ve motilitesi üzerinde olumlu etkileri olabilir.
Bilimi efsanelerin önünde tutmak önemlidir!
Bu efsanelerden bazıları spermle ilgili yanlış bilgiler vermekle kalırken, birçoğu da seks gibi, cinsellik gibi durumların önüne geçecek kadar sorun olabiliyor. Bu mitlere inanmak, birçok yanlış veya toksik varsayımlara da yol açabilir. Örneğin:
- Kadınların cinsel ilişkide eşit ortak çalışanlardan ziyade spermin pasif alıcıları olarak düşünülmesi,
- Düşük sperm sayısına sahip olmak dolayısıyla yetersizlik duyguları,
- Çok fazla faktörün göz önüne alınması gerektiğinde bir bebeğe sahip olmaya çalışırken bir partneri veya diğerini suçlamak,
Cinsiyet ve anlayış bir rekabet veya bir güç kazanımı değildir: İster sperm ister yumurta üretin, üreme yetisi aslında tüm cinsiyetlerin eşit temelde olduğu bir takım faaliyetidir. İki yönlü bir sokak, ama kimse onu yalnız yürümek zorunda gibi hissetmemelidir.