40 yılı aşkın süredir uygulanmakta olan tüp bebek tedavileri ile milyonlarca bebek dünyaya geldi ve kısırlıkla mücadele eden çok sayıda çift bebek sahibi olabildi. Günümüzde başarı oranı en yüksek olan üremeye yardımcı tedavi, tüp bebek tedavisidir. Ancak uzun süreli prosedürler, gereken maddi olanaklar, sonucun ne olacağını düşünerek girilen stres derken, tüp bebek tedavisine başvurmak isteyen çiftler çoğu zaman endişelenebiliyor, “acaba mı” sorusunu sorabiliyor. Oysaki dünyada milyonlarca çift kısırlıkla mücadele etmekte ve bunların çoğunluğu da tüp bebek tedavisi ile bebek sahibi olabilmektedir.
Tüp bebek tedavisindeki başarı oranınızı hesaplama aracımızdan hesaplayabilirsiniz.
https://www.bulenttiras.com/tup-bebek-basari-orani-hesaplama
Madem öyle, tüp bebek tedavisine başvurmayı düşünen çiftlerin içlerinde kendilerini bulabileceği, tedavi için cesaretlenebileceği gerçek hikayeler onlara ümit verebilir, tedaviye dair kaygıları giderebilir. Çünkü yalnız değiller ve çaresiz hiç değiller. Herkesin bir hikayesi var, herkesin çocuk özlemi ve kısırlık sorunu kendine has özellikler barındırıyor. Bunların hepsi doğru, ama bu yolda her çiftin hayali aynı değil mi: sağlıklı bir bebek sahibi olabilmek. Evet, işte bu yüzden bu öyküler gelecekte tüp bebek tedavisi isteyenlere ilham verebilir.
- Ashley ve Alex’in tüp bebek tedavisi yolculuğu
Los Angels’ta yaşayan Ashley ve Alex çiftinin bebek sahibi olma serüveni herkesinkinden biraz daha uzun ve yorucuydu. Ashley, 18 yaşındayken ülseratif kolit teşhisi konan bir genç kızdı, birkaç yıl sonra bebek sahibi olmak istediğinde bir şeylerin yolunda gitmediğini fark eder.
Ülseratif kolit; kronik, inflamatuar bir bağırsak sorunu, bir sindirim sistemi hastalığıdır. Normal şartlar altında kısırlığa yol açması beklenmez. Ama zamanında tedavi edilmediğinde, sorun büyüyüp başka hastalıklara sebebiyet verebilir. Bu hikayede 18 yaşında ülseratif konit teşhisi olan genç kız; 5 yıl sonra, 23 yaşındayken kalın bağırsağının / kolonunun / rektumunun hepsinin zarar gördüğünü öğrendi ve bir dizi büyük ameliyatlar geçirdi.
Aradan bir süre geçtikten sonra bir aile kurmak, bir bebek sahibi olmak istediğinde, yaklaşık bir yıllık denemenin ardından doğal yolla gebe kalamayacağını öğrendi. Kısırlık teşhisi kondu. Çünkü iltihap fallop tüplerine yayılmış, ameliyatlardan birisinden de skar dokusu kalmıştı ve her iki tüp de tıkanmıştı. Bu durumda doktorlar, bebek sahibi olabilmek için tüp bebek tedavisinin tek seçenek olduğunu söylediler.
Bir süre keder, suçluluk, öfke ve derin bir hayal kırıklığı yaşandı elbette ki. Ancak neyse ki sorun çözümsüz değildi ve artık tüp bebek tedavisi konusunda bilgi almak gerekiyordu. Tüp bebek tedavisi ile gebelik şansının yüksek olduğunu öğrendikten sonra tedaviye karar verildi. Ama her şey hemen çok güzel olmayabiliyordu.
Çift, 3 kez üst üste tüp bebek tedavisi aldı ve üçü de başarısızlıkla sonuçlandı. Elbette ki, her başarısız deneyim kısa süreli bir yıkıma yol açıyordu. Ancak doktorlar hala umutluydu, yeni uygulamalarla yeniden denemeye değerdi. PGS testi, klasik tüp bebek protokolüne ek ilaçlar, steroidler ve bir Histeroskopinin tamamlanması ile dördüncü tüp bebek denemesi de yapıldı umutla, heyecanla. Doğal yolla gebelik için % 0 şans verilen çiftin şimdi bir erkek çocuğu var hem de 5 yaşında. Bir aile kurmanın hayalinin önünde hiçbir engelin duramayacağının kanıtı sanki bu çiftte gizli.
- Alvie’nin tüp bebek yolculuğu
California’da yaşayan Alvie ve eşi sağlıklı bir kız çocuk sahibiydi. Alvie ve eşi, kızlarına bir kardeş verebilmek için aylarca korumasız cinsel ilişkiye girdiler. Alvie, tam 15 ay boyunca her adet kanamasında bolca hayal kırıklığı ve acı yaşadı. Sonrasında doktora giden çift, yeniden doğal olarak gebe kalma şansının sadece % 3 olduğunu öğrendi. Yani aslında ilk kızları da bir mucize çocukmuş. Çünkü Alvie’nin fallop tüplerinden birisi tamamen tıkalı, diğeri de büyük ölçüde tıkalıymış. HSG (Histerosalpingogram), röntgen filmleri, sayısız kan testi ve sonunda doktorlar ikinci bir gebelik için tek şansın tüp bebek tedavisi olduğunu söylediler.
Tüp bebek tedavisinin doğal yolla gebeliğe göre, uzun, zorlu ve de maddi açıdan yıpratıcı olabilecek bir tedavi olduğunu biliyorlardı. Bir de tüm çabaya rağmen % 100 başarı şansı, sağlıklı bir bebek garantisi de yoktu. Ama aileyi yeni bir bebekle büyütmek, kızlarına bir kardeş vermek paha biçilemezdi.
Başlangıçta iğne korkusu olan Alvie, bunu yenerek tıpkı amatör bir kimyager gibi oldu ve karnından 10 gün boyunca her gün 2-3 hormon iğnesi yapıyordu. Yumurtaların büyümelerini izlemek için her gün ultrason taramalarına gitmek de hiç kolay değildi. Yumurtaların çoğunluğu gebelik için en uygun boyuta geldiğinde anestezi altında tam 17 tane yumurta toplandı. Bu resmen evrenin bir lütfu olmuştu. Yumurtaların hepsi ICSI (mikroenjeksiyon) ile döllendi. Oluşan embriyolardan tam 8 tanesi 5. gün, yani blastosist aşamasına geldi. Bunlara biyopsi yapıldı ve Preimplantation Genetik tanı uygulandı. Tarama sonucunda 5 tanesinin genetik olarak tamamen normal olduğu tespit edildi. Resmen bir rüya gibiydi.
Her şey yolunda gidiyordu. Ancak embriyoların transferi için rahimden bir operasyona ihtiyaç vardı. Embriyolar dondurularak saklandı ve doğru zamanı bekliyorlardı. Elbette ameliyat sonrasında onun iyileşmesi için de bir süre beklemek gerekiyordu. Ardından oral östrojen hapları, günlük progesteron fitilleri ve diğer ilaç prosedürleri takip edildi. Enjeksiyonlar, ilaçların yaptığı şişkinlikler derken üzerinden tam iki hafta geçti ve artık rahim embriyo transferi için hazırdı. Bu tür vakalarda yaklaşık % 30- 40 canlı doğum şansı veriliyor olsa da, gebelikle ilgili milyonlarca şey ters gidecekmiş gibi görünse de, evren bu sefer yardım etti ve Alvie’nin kızı ilk tüp bebek denemesi ile abla olabildi.
- Corinne ve Kevin’in tüp bebek yolculuğu
Teksas’ta yaşayan Corrinne ve Kevin için bebek sahibi olma yolculuğu evliliğin 2. yılında başladı. Artık daha büyük bir aile olmaya hazır hissediyorlardı. Öncelikle her çift gibi doğal yolla bebek sahibi olmak istedikleri için korunmayı bıraktılar. Uzun süredir doğum kontrolü haplarıyla korunan Corrine istediği zaman hapı bırakıp doğal yolla gebe kalabileceğini düşünüyordu. Bunun için yumurtlama gününü takip etmek, düzenli olarak cinsel ilişkiye girmek, üremeye yardımcı olduğu söylendiği şekilde beslenmek gibi pek çok konuya dikkat ettiler. Ancak bekledikleri gibi hemen gebelik olmadı. Yaklaşık 6 aylık bir denemenin ardından doktora gitmeye karar verdiler.
Doktor; olası sorunu bulabilmek için kan testleri, ultrason muayeneleri yaptıktan sonra Polikistik Over Sendromu teşhisi koydu. Yani yumurtalıklarında sayısız kist oluşmuştu ve bunlar yumurtlamayı ve gebe kalmayı engelliyordu. Sonra ilaçlar, reçeteler arkası arkasına geldi. 3 ay Metformin kullanınca normale dönmesi bekleniyordu. Ama öyle olmadı.
Planladıkları şekilde kolayca anne, baba olacaklarını düşünüp kendini sorun yumağının içinde bulanlar bu sürecin ne kadar üzücü, kırıcı, yıpratıcı, hatta kendini suçlayıcı olduğunu çok iyi anlarlar. Her defasında doktorun muayenehanesinden çıktığında yepyeni hayal kırıklığı, zorlu bir mücadeleden yenilmiş bir şekilde çıkmanın mutsuzluğu olur.
İşte Corrinne için yaklaşık 1 buçuk yıl bu şekilde çeşitli ilaçlar kullanıp sonucun olumlu olmasını beklemekle geçti. Her defasında umutlanıp yine aynı hayal kırıklığıyla yere çakılmak gibiydi her şey. Ama hiç de olumluya dönecek gibi değildi. Sonra bir üreme endokrinoloğu tüp bebek tedavisini önerdi. Kısırlık sanki hayatını ele geçirmişken, onu güçsüz ve kalbi kırık bırakmışken tüp bebek tedavisi onu bir bebek sahibi yapabilirdi.
Aslında beklendiği gibi de olacaktı. İlk döngüde, son ultrason izleminde yumurtalıklarda büyüyen foliküller çok fazla görünüyordu ve doktor bunun çok riskli olduğunu söyledi. Bu durumda da döngü iptal edildi. Kistleri küçültmek gerekiyordu. Ertesi ay bir deneme daha yapıldı ve maalesef yine bir hayal kırıklığı. Ama pes edildi mi, elbette ki hayır. 3. denemede mikroenjeksiyon için tüm koşullar uygundu. İlaçlar, enjeksiyonlar, genetik testler derken hepsi işe yarayacak ve Corrinne ve Kevin bir bebek sahibi olacaklardı. Doktor en iyi ihtimalle % 40 şans veriyordu ve bu da ümitlenmek için oldukça iyiydi.
Yumurtlamayı desteklemek için ilaçlar, enjeksiyonlar, ultrason takibi derken tam 24 tane yumurta toplanmıştı. Bir hafta sonra 13 tane embriyo oluşmuştu. Biyopsi yapıldı, genetik testler uygulandı ve sonunda, 6 tane embriyonun genetik olarak normal olduğu görüldü. 1 tane embriyo rahme yerleştirildi ve günde 4 kez Estradiol almak, 5 gün progesteron enjeksiyonları yapmak derken ümitli bekleyiş kanda gebelik testinin pozitif sonuç vermesiyle sona erdi. Ama inanılması çok zordu, ta ki kalp atışlarını duyuncaya kadar hala endişeliydiler. Ama şimdi küçük bir kız çocuğuna sahip olmanın mutluluğunu yaşıyorlar.
- Misty ve Jaycen’in tüp bebek yolculuğu
New York’ta yaşayan Misty ve Jaycen 4 yıllık bir birlikteliğin ardından evlenmeye ve artık tam bir aile olmaya karar verdiler. Misty tam 38 yaşındaydı ve gebe kalıp bebek doğurmak için daha fazla beklemese iyi olacaktı. Teorik olarak onun gebe kalabilmesini engelleyecek bir şey varmış gibi görünmüyordu. Doğal yolla gebeliği denerken yaşanan birkaç kimyasal gebelikle birlikte elbette ki hayal kırıklıkları yaşandı ve umutsuzluklar başladı.
Bir süre sonra doktora gitmeye karar veren çifte kan testleri, ultrason muayeneleri yapıldı, yumurta ve sperm sayısı, yumurta kalitesi, morfolojisine bakıldı. Spermle ilgili herhangi bir sorun gözlenmezken, yumurta sayısı ve kalitesinde düşüş tespit edilmişti. Bu durumda doktor ilk öncelikle IUI, yani aşılama tavsiye etti. Birkaç kez aşılama yapıldığı halde istenen sonuç alınamadı ne yazık ki. 3 aşılamanın da başarısız olmasıyla artık bir sonraki adım tüp bebek tedavisi olmalıydı.
Tüp bebek tedavisi ile bebek sahibi olabilmek tabi ki de şahane olacaktı. Ama önce internet sitelerinden, doktorlardan, tüm tüp bebek uzmanlarından sayısız bilgi alarak bir araştırma süreci geçti. Tüm araştırmalar sonucunda bir tüp bebek merkezinde karar kılındı ve orada da danışmanlık ve bilgilenme aşaması geçildi. Her şeyin yolunda olduğu görüldüğünde bir sonraki ay ilk deneme yapıldı. Elde edilen embriyolara yapılan PGS testi sonucunda 3 tane embriyonun gebeliğe uygun olduğu görüldü. Bunlardan bir tanesi anne adayının rahmine transfer edilirken, diğer ikisi olası bir başarısızlıkta kullanılmak üzere donduruldu. Embriyo transferinin ardından korkunç ve endişeli iki hafta geçti ve maalesef yine bir kimyasal gebelik oluşmuştu. PGS testi ile incelenmiş embriyolarda bile kimyasal gebelik olabiliyordu.
Yine bir yıkımın ardından ERA adı verilen yeni prosedür uygulanacaktı. Doktora göre ERA biyopsisi yapıldıktan sonra gerçekleştirilen embriyo transferinde başarı şansı çok yüksekti ve bu da çok umut vericiydi. Misty ve Jaycen de umudunu yitirmeden, bebek sahibi olabilmek için biraz daha çabalamak gerektiğini anladılar. Bir sonraki embriyo transferi planlandı ve protokole 1 günlük progesteron daha eklendi. Evet, yine bir embriyo transferi yapılmıştı ve 2 haftalık gebelik testini bekleme sürecine girilmişti. İnanılmaz stresli, gergin, hem umutlu hem de umutsuz bu sürecin sonunda kan testinin yapılacağı gün geldi çattı. Artık bu sefer olmalıydı. İşte kan testinin sonucu pozitif çıkmıştı ve buna inanmak çok zordu. Eğer ERA testi yapılmamış olsaydı bu rüya gerçek olamayacaktı. Şimdi çiftin çok sağlıklı minik bir kız çocukları var ve tüp bebek tedavisi sayesinde istedikleri hayatı kurabildiler.
Toplamda yedi tane kimyasal hamilelik ve bunlardan bir tanesi tüp bebek tedavisi ile gerçekleşmişti. Misty ve Jaycen umudunu asla yitirmedi ve bebek sahibi olabilmek için her defasında yeniden denemeye devam ettiler. Şu an kucaklarında olan kızları hem umudun hem de ısrarlarının bir sonucu olduğundan, bebek sahibi olmak isteyen herkese umut olması gerekir.
- Heather ve Carey’in kısırlık, bebek kaybı ve tüp bebek yolculuğu
New Orleans’ta yaşayan Heater ve Carey çifti 2007 yılının Şubat ayında ilk kez bebek heyecanı yaşadılar. Çünkü Carey hamileydi. Bu beklenmedik, ama mutluluk verici haberi alır almaz hemen hamilelik dönemi ve bebek büyütme yolları ile ilgili kitaplar satın alındı, araştırmalar yapılmaya başlandı. Her şey mükemmel olacak ve bebek onlara mutluluk getirecekti. Artık yeme, içme ve diğer tüm yaşam koşulları “bebek dostu” olarak değiştirilecekti. Bir ay kadar böyle geçerken bebek isimleri düşünülmeye başlandı, kız olursa kime, erkek olursa kime benzeyeceği bile düşünülüyordu.
Kan testinde gebeliğin pozitif çıkmasından sonraki ilk ultrason randevusunda bebek tam 8 haftalık olmuştu. Ultrasona gitmeden bir, iki gün önceden Carey, gebelikle ilgili bazı belirtilerin yavaş yavaş kaybolduğunu hissediyordu. Ama endişelenmeye gerek yoktu. Çünkü ultrasonda gebelik kesesi ve embriyo görünecek, bebeğin kalp atışları duyulacaktı.
Heyecan verici ultrason günü gelip de doktor baktığında, embriyonun hiç gelişmediği görüldü. Bir şeyler ters gitmişti ve doktor bir hafta daha bekledikten sonra yeniden kontrole gelmesini istemişti. Çok değil, 3 gün sonra düşük oldu ve Carey bebeğini kaybetti. Bunun ardından pek çok test ve muayene yapılmasına rağmen düşüğün sebebi anlaşılamadı.
Bu kaybın ardından 2008 Haziran ayında Carey tekrar hamile olduğunu öğrendi ve maalesef 5 haftalık bir kimyasal gebeliğin ardından yeniden bir hayal kırıklığı yaşadı. Erken gebelik kaybı ve kimyasal gebeliğin nedenlerini öğrenmek için üreme endokrinoloğu pek çok test yaptırdı, yönlendirmelerde bulundu. Ancak çok iyi bir yanıt alınamadı.
Carey ve eşi kendilerine bir şans daha vermek istediler ve aynı yılın Eylül ayında bir gebelik daha oldu. Daha önceki gebelik kayıplarından sonra bir düzine test yapılmış ve yeni bir kaybı önlemek için nelere dikkat etmek gerektiğine dair tavsiyeler alınmış, birkaç ilaç tedavisi görmüştü. Yani yeniden bir gebelik kaybı olması çok da olası değildi. Ama maalesef bu sefer de HCG seviyeleri düşüktü ve beklendiği şekilde artarak iki katına çıkmıyordu. Ve altı buçuk haftalıkken bir gebelik kaybı daha yaşandı.
Doktorlara göre tekrarlayan gebelik kayıpları; genetik sebepler, hormon dengesizliği, bağışıklık sistemi sorunları, kan pıhtılaşması, anatomik sorunlar gibi pek çok problemden kaynaklanıyor olabilirdi. Ben ve eşim için artık tüp bebek alternatifini değerlendirme vakti gelmişti.
Üreme yardımcı tedaviye başlamadan önce birçok kan testinden ve karyotipleme, histerosalpingogram, histeroskopi gibi işlemler yapıldı. Tüm testler ve taramaların ardından tekrarlayan gebelik kaybı için bir sebep bulunamadı. Sonunda tüp bebek tedavisi ile ilk denemeyi yapmaya karar verdiler.
Her şey şaşırtıcı derecede kolay olmuştu. Yumurtlama, embriyo oluşumu ve en kaliteli olan embriyonun seçilerek rahme transfer edilmesi derken her şey çok hızlı gelişmişti. Yumurtalıklar uyarıldı ve tam 27 tane yumurta toplandı. 15 tanesi döllendi ve bunlardan 4 tanesi de altıncı güne kadar gelebildi.
PGS için biyopsi yapıldı ve gelecekteki transfer işlemi için donduruldu. Sanki her şey su gibi akıp geçiyordu. Tüm aşamalar hızlıca ve sorunsuzca geçiyordu. İki hafta sonra embriyolardan üçünün PGS testinin tamamen normal sonuç verdiği görüldü. Ardından embriyo transferi ve çok heyecanla geçen iki hastanın ardından pozitif sonuç veren bir gebelik testi. Tıpkı mutlu sonla biten bir masal gibiydi. Şimdi ilkokul çağında sağlıklı bir erkek çocukları var ve geçmişteki kayıplarını hiç hatırlamak bile istemiyorlar.